1. öğleden sonra toplantı vardı.  imza attık mecburen katılacağız. her sene aynı şeyler.

deneme sınavlarında lütfen koridorlarda dolaşmayalım…. öğrenci kodlamalarına dikkat edelim. dersteyken yaprak testi almak için sınıftan iki de bir girip çıkmayalım… kılık kıyafetimize, tıraşımıza dikkat edelim. yıllık planlar ve zümre toplantı tutanaklarını en kısa zamanda hazırlayalım. tek öğrenci de olsa etütleri yapalım.  idareden izinsiz etütleri iptal etmeyelim. konuşuyor konuşuyor…  masanın üzerinde boş kağıtlar… birine uzanıyorum. çekiyorum önüme… aklıma gelen mısraları yazıyorum alt alta… sayfanın yarısını dolduruyorum… diğer hocalar not tutuyor…. ben mısra tutuyorum… daha da yazmak istiyorum. yanıma ortaklardan biri gelip oturuyor. göz ucuyla yazdıklarıma bakıyor….

“keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında”

“ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık”

dudak büküyor… daha fazla kıllanmasın diye yazmayı bırakıp kağıdı çiziktiriyorum. imza atıyorum bolca… sonra 5 çizgi çekip bir anahtar koyuyorum… notalar çiziyorum. altlarına

“seni….ben…. ellerin…. olsun… diye mi sevdim….” yazıyorum.

hocam…. burda mısın diyor müdür…

evet hocam nereye gidebilirim ki…

kabul ediyor musun.

neyi hocam…

söz/1’in sınıf öğretmenliğini…

olur hocam… neden olmasın…

bitse şu toplantı allahım…

**********************

2. akşamüstü sinemanın önünden geçerken uzak ihtimal’in gösterime girdiğini gördüm. yaşadığım şehre geleceğini ummuyordum. hemen planlarımı yaptım. 21:00 seansına gidecektim. eve geldim. bu haftanın gerçek hayatını almıştım. bu haftanın polemiği olan mahya meselesini kapak yapmış gerçek hayat. sonra sibel eraslan ceylan’ı yazmış… biraz karıştırdım sonra okurum deyip interneti açtım. annem yemeği hazırlayana kadar internete takıldım. facebooka girdim. güzel şarkılar dinleyip beğeni yaptım. ruzigar sayfama girdim. kimler gelmiş kimler bakmış, yorum var mıymış, istatistik durumumum nasılmış falan filan. reader’dan takip ettiğim sayfalara baktım. okudum bolca. yorum yazma özürlü olduğum için hiç birine bişi yazamadım. oysa çoğu yazı, günlük, şiir, deneme yorumu hakediyor… fakat yazamıyorum işte… sonra flick’a girdim.. dostların çektiği fotoğraflara baktım uzun uzun.

annem çağırdı yemeğimi yedim. üstümü değiştirdim… evden çıkmadan önce son kez bir şarkı dinledim. uzak ihtimal filmi için öğrenci bileti aldım. kimlik istese hayat öğrencisiyim diyecektim. kabul etmezse üstünü tamamlayacaktım. sormadığı için hayatın bir öğrencisi olarak sinemaya girdim. afişlere baktım.  bir çay söyleyemedim kendime. self servis olduğu için gidip kendim aldım. yan masada bir kız bir erkek oturuyordu. kız ne gevezeydi… anlatıyo anlatıyo… bugün nedense çok konuşanlardan rahatsız oldum. müdürden rahatsız olduğum gibi.

kız tv izlemiyormuş. sadece trt 2 izliyormuş… yatmadan önce kuran okuyormuş rahatlatıyormuş psikolojikmen… bunları duydum valla. sonra ayıp oluyo oğlum deyip kulak vermeyi kestim. hem banane di mi yaa…

üçüncü salonda izledim filmi. salonda altı yedi kişi vardı. 7. sıranın 12. koltuğuna oturdum. rahatça izledim filmi… neyi uzak ihtimal’i…

film hakkında ne mi düşünüyorum. yazarım sonra…

bu kadar yeter yazdığım. yoruldum. gideyim. saat 7 de kalkacağım. 11 saat ders beni bekliyor. hititler beni bekliyor, urartular, ittifak devletleri ve itilaf devletleri beni bekliyor, beni bekliyor saltuklular, beni bekliyor kanuni…

musa’nın hıçkırıkları boğazımı düğümlüyor…