açık mektup/1

7 Yorum

3041954566_a58919a9f7özür dilerim nasıl hitap edeceğimi bilemeden başlıyorum mektubuma.

attila ilhan’ın bir mısrası var belki bilirsin.

“hiç kimse misin bilmem ki nesin” demek istiyorum sana.

çünkü böyle belirsiz bir durumun var içimde. bana yaz demişsin. uzun mektuplar yaz. mektuplar için elime kalem almayı unutmuşum. yıllardır kimseye mektup yazmıyorum. bu ilk mektubum olacak sana. hatalarım olursa affola.

hiç kimse misin bilmem ki nesin,

durgun geçiyor günlerim belki ömrüm durgun geçiyor. belki bu durgunluğu seviyor oluşum alıştığımdandır. alışkanlıkları sevmezdim oysa. geri alıyorum sözlerimi durgunluktan nefret ediyorum.

eylül ne çabuk geldi geçti içimizi üşüterek. ramazan ne çabuk geldi geçti içimizi ısıtarak. bayram ise tez misafirimizdi. büyüklerimizin ellerinden küçüklerimizin gözlerinden öperek geldi gitti.

durgun geçiyor günlerim demiştim ya. o durgunluğu değerlendirmeye çalışıyorum. iş güç dışında okumalarımı sürdürüyorum. kitapları çok sevmezdin. hele benim kitaplara olan düşkünlüğümden nefret ederdin biliyorum. ama ben buyum işte. gerçi kimseye kabullendiremedim. ne babam ne annem ne de kardeşlerim. okumayan bir çok arkadaşım da var. dalga geçenler, profösör mü olacaksın diyen babam, işinle mi ilgili okuyorsun diyen annem, şiirden ne anlıyorsun diyen kardeşlerim, dünyayı sen mi kurtaracaksın diyen arkadaşlarım. oysa  kitaplarla yaşamanın o esrarengiz duygusunu kimse anlayamadı. kimseye anlatamadım. bir ara kaçmayı da denedim kitaplardan. peşimi bırakmadılar. kimileri kovaladı beni, kimileri ağladı yanıbaşımda öksüz yetim kalmış bir çocuk gibi. dayanamadım yüreğime bir sızı çöktü. çölden kurtulmuş gibi oldum kitaplarıma sarıldığımda. kana kana içtim susuzluğumu gidermek için. bir ikindi vaktinin serinliği çöktü yüzüme. evli olsam kıskanırdı eşim. dostlarım ellerinden gelse yakardı kitaplarımı. böylede sürecek benim durgun günlerim.

hiç kimse misin bilmem ki nesin,

yazacağım bundan sonra sana. gerçi dershane açıldı. yeni eğitim öğretim yılı telaşlı başladı. zamanımın çoğunu elimden alacak. yorgun düşeceğim belki. fakat mektubumu ihmal etmeden yazacağım bilesin. belki haftada bir, belki on beş günde bir belki ayda bir. posta kutuna bir beyaz zarf içinde eline geçecek bu satırlarım. hüzünlerim okuduklarım izlediklerim dinlediklerim sevinçlerim…

biliyorum mektubum kısa oldu. affet. geçmiş günlerim için çok üzgünüm biliyorsun. yazmak istersen kabulümdür. istemezsende canın sağolsun. bana bir arkadaşım “senin kalbin ne çok karşılıksız çarptı” deyince üzülmüştüm. ben alışkınım. yarım bırakıldım, yalnız kaldım. o kadar çok tanıdığım var ki etrafımda sanki sırtım yere gelmeyecek gibi güçlü sanırım kendimi. bir de bakarım ki kalabalıklar içinde yalnızım. hani sinemaya gidersin. akşamüstüdür. film bittikten sonra sinema dağılır ve bir kalabalık caddeye akar ya. bilmem gözünde canlandırabildin mi o kalabalığı… nereye gideceğini şaşırırsın birden. bir aşağı caddeye yönelirsin bir yukarıya. el ele tutuşan sevgililer gözüne takılır, evli çiftler, kucaklarında sevimli bebekler.  birbirlerine espiri yaparak yol alan iki arkadaş gözüne takılır da için cız eder. ve yol alırsın tekrar bir yalnızlığa.

hiç kimse misin bilmem ki nesin,

biliyorum diyeceksin ki, hiç değişmemiş üslubun, duruşun sözlerin. hüzün ve yüzün bıraktığım gibi diyeceksin. zaman değişerek akıyor, insanlar değişerek kayboluyor, dünya değişiyor ülkem değişiyor şehrim değişiyor. ya ben. değişen çok şey oldu elbette. biraz düşünsem nelerin değiştiğini anlatırım. ama hüznüm değişmedi, lirik bakışlarım değişmedi. varsın böyle olayım varsın sevmesin kızlar, arkadaşlar bu duygusal yanımı. ne yapayım. elimden bir şey gelmiyor.

hiç kimse misin bilmem ki nesin,

sözün, kelimelerin kıymetli olduğuna inanarak, israf etmeden sözcüklerimi mektubuma son vermek istiyorum. mevlana idris’in bir mısrasıyla seni allah’a emanet ediyorum:

“allah’ın gülleri yakanı bırakmasın.”

 

elde var hüzün

3 Yorum

2megapikselüzerime gelme n’olur dedim
yaprağını döken mevsime
bak bir kışa daha giriyor ömrüm
öyle yorgun öyle durgun.
adımlarımı sayıyorum
kaçla çarpmam gerektiğini hesaplayamıyorum
ama durmadan bölünüyorum hüzünlere
ve ömrümü geçmişimden çıkarıyorum da şükür diyorum şükür ki:
kalan çocukluğum oluyor.

elde var: ?
ne koymalı soru işaretinin yerine bilmiyorum.

sanki böyle bir şeyi bekliyorum günlerdir…

Yorum bırakın

n696512855_464656_911ansızın başlayan şeyler hayatı değiştirebilir mi?

ansızın başlayan bir yağmur,

ansızın görülen bir çift göz,

ansızın göze ilişen bir dize,

kulağa çalınan bir şarkı,

bir gazete sayfasında karşılaşılan bir fotoğraf,

okunan bir kitap,

görülen bir rüya…

sanki böyle birşeyi bekliyorum günlerdir…

birdenbire beni bulacak bir olay,

bir acı, bir sevinç, bir öykü, bir çocuk, belki de yağmur…
 

                                                                                        melek paşalı

*****

beni mi anlattın şimdi ey yazar…

bulamadığım…

2 Yorum

herkes kendine görülmemiş
bir düş aramalı. /enis batur

ben konuşmasını bilmem lili.

4 Yorum

somewhere_there_is_someone_by_bluechameleonşu an itibariyle bayramın üçüncü gününe girmiş bulunmaktayım. havalar soğuk gidiyo, kasvetli ve yağmurlu bir hava var. necip fazıl’ın yağmuruna pek benzemiyor, “ben geldim geleli açmadı gökler” mısrasındaki gibi hüzünlü ve umutsuz. üşüyorum ayak parmaklarımdan başlayarak dizlerime doğru… hiç ısınamayan bir hal. dışarının soğuğu odama vurmuş. pencereyi kapatmayı unutmuşum çıkarken. sigara içtim oda havalansın dedim annem çakmasın. ama soğumuş. annem çaksaydı durum yine kötü olacaktı. bu yaşta hala azarlanmaktan korkuyorum 🙂 havalandırdım odayı yine olan bana oldu ısınmıyor oda ve ben hala üşüyorum. müzik dinleyeyim dedim içim ısınsın. meğer mecazi bir şeymiş müziğin insanın içini ısıtması. bugün anladım.

odayı toparlıyorum. okuduğum kitapları kaldırıyorum. dergileri kaldırıyorum. dershane açıldı ve eskisi gibi vakit bulabilecek miyim diye soruyorum kendime. zannettem. ama plan yaparsam düzenli gider gibi. az olsun devamlı olsun. hem ales’e de gireceğim. kpss için ne demeliyim kendime. yorulsam da hırpalansam da üzülsem de dirensem de gücensem de (de’ler ayrı mı yazılıyor acaba) çalışacağım gene. mecbur. yok. alternatif yok.ne yapayım söyleyin allah aşkına. rabbim sonumuzu hayr eylesin.(amiin)

bayramın üçüncü gününe girmiş bulunmaktayız. (ikide bir niye anons ediyorsam)

hani devamlı dinlediğimiz bir şarkı vardı. bulutsuzluk özlemi söylerdi. sözlerimi geri alamam/yazdığımı baştan yazamam diye devam eden bir şarkı. orda geçiyor ya:

hiçbir kere hayat bayram olmadı/ya da her nefes alışımız bayramdı…

belkide anlatmak istediğim ya da anlatamadığım böyle bir şey.

*****

ben konuşmasını bilmem lili./sezai karakoç

bayramda açığız.

1 Yorum

çiçek1. şu an itibariyle bayrama girmiş bulunmaktayız. ruzigar’a dost olan herkesin bayramını kutlarım. hak eden kazansın sözü vardır ya. bende diyorum ki hak eden kutlasın bayramını.

2. dile kolay tam bir ay. hüznüyle, sevinciyle, bilinciyle geldi geçti. günahım çok, kalbim yaralı, amel az. tövbelelerimiz, dualarımız amellerimiz kabul buyurulsun inş. yanlışlarımız ve günahlarımızda affedilsin, insanlığımıza verilsin. insanoğlu değil miyiz. yalan yanlış doğru eksik her şey bizde…

3. şimdi ne olacak. boşlukta hissediyorum kendimi.

4. iyi olacak inş.

5. …

6. yazmak istediğim çok şey var. toparlayayım kendimi. yazacağım.

7. bayramdan önce soğuk algınlığı karşıladı beni. çok alındım bilemezsin. daha dinç ve dinamik girmek isterdim. halime halsizlik düştü. aferin’le geçiştirmiye çalışıyorum kendimi, aferin bana.

8. geçiyorum.

9. bir şarkı tut benim için.

10. bayramda açığız.

hiç güleceğim yoktu.

1 Yorum

yy4nisan 2008’den beri burada yazıyorum. tek tek kontrol ettim(!) manitayla iyi geçinme yolları hakkında gerçekten bişi yazdım mı diye… yok abicim öyle bir şey.. adam aramış ve arama motorları bana yönlendirmiş. kelin merhemi olsa diye bir şey duydunuz mu?…. çok güldüm çok…

yeniden başlamak…

3 Yorum

2megapiksel

Nasibimize düşen budur hep: Gitmek, gitmek, sonra çarelerin tükendiği yerde durmak.

Ve sonra, sanki hiç doğulmayacakmış gibi umutsuz ve karanlık devrelerden geçip Allah’ın bize nasip ettiği bir gün yeniden başlama. (sezai karakoç)

eylüllendim

3 Yorum

 

1

2

3

4

5

6

7

kuru fasulye ve pilav…

1 Yorum

orta okuldayım büyük bir ihtimal. yaz aylarına denk  gelen bir ramazan. dayımlar bize çok uzak. oruçlu olduğumu biliyorum. dayımın kızları ile oyuna dalmışım. akşamın geldiğini fark etmemişim.  iftar sofrasını kuruyorladı ve ben eve dönmek istiyorum. bırakmıyorlar. bu saatte gidemezsin otobüs bulamazsın diye izin vermiyorlar. niye kalmak istemiyorum şu an gelmiyor aklıma. yemekleri mi beğenmedim acaba. dedemden de korkuyor olabilirim. iftara yarım saat kala ayrıldım dayımlardan. amacım çarşıya gitmek ordan da otobüse binip eve dönmek.  yani iki otobüslük yolum var.

bir otobüs buldum çarşıya indim. fakat aklıma gelen başıma gelmişti. bizim mahelleye giden son otobüs kalkmıştı yetişememiştim. işin korkunç yanı ise cebimde para da yoktu. iki otobüs bileti sadece.

ne yapacağımı şaşırmıştım. iftara ya beş ya da on dakika kalmıştı. yürüsem yarım saati geçerdi.

son minibüsler kalkıyor. çarşı sakinleşiyor. mahalleye kalkan bir minibüs gördüm. koştum ve şoföre durumu mu anlattım. almadı beni. sonra nasıl olduysa bindim minibüse. yolcular yardım etti galiba bana. bir köşeye sıkıştım ve gözlerimden yaş geliyordu. ağlayarak eve gitmiştim. çok zoruma gitmişti şoförün beni minibüse almaması.

*****

gurbette öğrenci olacaksın ve iftara davet edileceksin bir aile tarafından. müthiş bir duygudur. üniversitedeyken bir iftar daveti aldık arkadaşlarla ve çok sevinmiştik. ne güzel iftarda ev yemeği. üç beş arkadaş davete gittik. güzel karşıladı ev sahibi bizi. iftar sofrası hazırlanmış, mutfaktan güzel kokular geliyordu. (ah o kokuları bir kestirebilseydim) ezan okunduğunda masaya oturduk. masada sadece çorba vardı. çorbamı içtim. sonra pilavla kuru fasulye geldi. içimden zaten yurtta bunları yiyordum keşke farklı yemekler olsaydı diye geçirdim içimden niye yalan söyleyeyim. vurdum kendimi ekmeğe. karnımı doyurmuştum. ne bileyim. son yemekler bunlar sandım. ve sofradan kalktım. sonra hocam niye kalktın devamı var deyince ev sahibi çöktüm. meğer istanbul yemek adetinde yemekler sırasıyla gelirmiş. bizim sofralarımıza hepsi birden konurdu. Allah’ım birde ne göreyim. türlüler, dolmalar ve tavuk gelmesin mi. arkadaşlarım meğer tecrübeliymiş. bana söylemedikleri için çok kızmıştım onlara. onlar afiyetle yediler bende seyreyle güzel türküsünü söyleyerek sigara mı içtim kuru fasulye ve pilavın üstüne….

Older Entries